10 Mayıs 2012 Perşembe

GABARON VAHASI


     Eğer sonbaharda, çölde, pencereleri açık bir evde uyanırsanız, sabah çıkan hafif rüzgarın tılsımlı sesi, kulaklarınıza değilde gözlerinize hitap eder. O sesin, üzerinizden süzülüşünün ve odanın bir ucundan girip, bir başka ucundan çıkışını izlersiniz.

        Kasım ayının güneşli bir gününde, bir gün önceden ayarlamış olduğumuz çöl şartlarına uygun arabamız kapıda bizi bekliyor.  Awbari'ye geldiğinizde tanışıp konuştuğunuz herkes, size Gabaron vahasını gezmenizi tavsiye edecektir. Bizde bu tavsiyeye uyarak, bulabildiğimiz ilk zamanda vahaya gitmeye karar verdik.

        Biz daha hazırlık yapamadan sabah uyanmamızın ardından bizi almaya gelen 4*4 araçla Awbari den Sebha ya doğru yani kuzey yönüne doğru yaklaşık 60 km kadar giderek her yanımızı kuşatmış olan Sahara çölünün derinliklerine doğru direksiyonumuzu kırdık.


                  Sahara Çölüne uzanan belli belirsiz yolun kenarlarında hurma ağaçları bulunmakta.

         Bir süre çölün iç kısmına doğru ufak tefek yerleşimleri geçtikten sonra, yol kenarından gözüktüğünden çok daha güzel görüntüsüyle, sahara çölünün kıyısına geldik.  Altın sarısı kumlarıyla en dalgalı anında donmuş bir deniz gibi duran Sahra'ya girmeden önce şöförümüz kumlara batmaması için aracın lastiklerini indirdi ve  bizde bu fırsatı değerlendirip, araçtan indik. Başka hiçbir sesin olmadığı bir yer olan Sahra denizinin kıyısında, rüzgarın sesini dinleme şansına erişirseniz, bu sesi dinlerken güneşin sizi uyardığını, tuhaf bir şekilde sanki sadece sizin tepenizdeymiş gibi olduğunu hissedersiniz.


     Sahara Çölünün kıyısına geldiğinizde, çölün uzaktan göründüğünden daha etkileyici olduğunu görebilirsiniz.


           Kumlar ve rüzgar, çölde, güneşle işbirliği yaparak, size buradan uzak durmanız gerektiğini aksi taktirde ölümün sizi beklediğini fısıldamakta.

        Gerçektende sıradan bir gezi olarak düşündüğümüz bugün, yolda başımıza gelecek olanlarla çok iyi anlayacağımız üzere çok dikkatli ve iyi planlamadan yapılacak gezilerin, insanın çölde kaybolmasına ve çok uzun süreler asla bulunamamasına bile neden olabilir. 

         Biz aracımızla ilerledikçe derinleşen çölün içine 40 km ye yakın bir hızla yol almaya başladığımız ilk anlarda hoş gelen fakat zamanla tam bir işkenceye dönüşen 3-5 metrelik çöl dalgalarının üzerinde seyahatimiz, midemizi altüst etmenin dışında bizleri artık camdan bile dışarı bakamaz hale getiririyordu.


       Çölün içerisinde, rüzgarın etkisiyle kum tepeleri bazen mükemmel geometrik görüntüler oluşturmakta.


        Şöförümüzün yolu bildiğini varsayarak ve asla büyük terslik olabileceğini tahmin etmediğimizden yanımızda herhangi bir gps aletide olmadan tamamen şöförümüzün iç güdüleri ve sabah geçmiş olan birkaç  jeepin bıraktığı izler üzerinden Gabaron vahasına ulaşmaya çalışıyorduk. Yaklaşık olarak bu zorlu çöl ortamında, 55 km tamamen şöförümüzün içgüdüleriyle ve önceden bölgeye gitmiş olan birkaç jeepin bıraktığı izlerden yolumuzu bulmaya çalışırken, aniden korktuğumuz başımıza geliyordu ve şöförümüz çıkan rüzgarın yolumuzu bulmamız için gereken tüm izleri yok etmesiyle yolu kaybediyordu. Gerçektende dönüş yolunda anladığımız gibi çölde kumlardan oluşan koskoca tepeler, birkaç saat içinde tamamen yokolabilmekte bir çukura veya düzlüğe dönüşebilmekteydi. Evet şöförümüz Sahra'nın ortasında yolu kaybediyordu ve biz işte şimdi şöförümüzün neden koca bir bidon yedek benzin, bol miktarda su ve yiyecek aldığını daha iyi anlayabiliyorduk.
                        
                 
    Çölde ne yöne dönerseniz dönün bu görüntüden farklı bir şey görebilme imkanınız neredeyse yok.

         Şöförümüz artık kendi kendine sağa sola koşturuyor arabaya biniyor bir bölgeye gidiyor geri geliyor ve biz çölde zaman zaman rüzgar, güneş ve kumla baş başa kalıyorduk. O anda, bu bölgede herhangi bir şekilde 3-5 saat kadar bile kalmanın ölümle sonuçlanacabileceği gerçeğini hissediyorduk. (Eğer, temmuzun ortasında böyle bir şey yaşayacak olursanız, bu durumdan kurtulmanız için en fazla birkaç saatiniz var.) Çölün içimizde yarattığı his kulaklarımıza şimdi daha belirgin bir şekilde buraya ait olmadığımızı fısıldıyordu.  

         Psikolojik olarak çok zor bir saatin ardından tamamen bir tesadüf eseri aradığımız yerin aksinde, biz en azından geri dönerek hayatımızı kurtarmayı düşünürken, çölün ortasında o an karşımıza çıkmasıyla bize cennet gibi görünen Gaboron vahasını karşımızda buluyorduk. İnanılmaz bir eğimle, hafif sönük lastiklerimizin tutunmasıyla vahaya doğru tam ters bir istikametten hızla inerek, oraya gelme şansını yakalamış gezginlerin tuhaf bakışları arasından vahaya yuvarlanırcasına giriyorduk. Vahaya bu girişimiz şehrin ortasına durup dururken paraşütle inmemiz gibi tuhaf bir şekilde gerçekleşiyor ve bölgedeki insanların dikkatini çekiyordu.


 
       Gaboron Vahası çölde bir insanın tüm önemli gereksinimlerini karşılayabileceği en önemli yer.



         Vahaya ilk geldiğimizde ilk davranışımız, kendimizi kumlara atarak öncelikli olarak alt üst olmuş midemizden dolayı biraz dinlenmek ve soluklanmak oluyordu. Bölgeye geldiğimizde insanların Gabarona yaklaşık 10 jeeplik uzun konvoylar halinde, yanlarına birkaç rehber, her araca yerel şöför ve yardımcılarıyla çok dikkatli olarak geldiklerini görüyor ve ne kadar büyük bir risk alarak çok ciddi bir tehlike atlattığımızı fark ediyorduk.


    Çölde kafileler gidecekleri yönü kestirmeye çalışıp planlarını yapıyorlar.
.
            Gerçektende, eğer bilmediğiniz topraklarda geziyorsanız, asla kendi kriterlerinize göre hareket etmemeniz gerekmekte. Her bölgenin kendine has ciddi tehlikeleri ve riskleri mevcut. Gaboron vahasına gitme şansını yakalayabilecek olanlara bazı öneriler vermek gerekirse en az birkaç jeeplik konvoylarla yanlarına su ve yiyecek önlemlerini alarak ve kesinlikle bir gps aletiyle çıkmaları olacaktır. Eğer yaz aylarında bir çöl gezisi düşünüyorsanız, sonunda hayatınızın tehlikeye girebileceğini bilerek çok dikkatli ve özenli bir şekilde hazırlıklarınızı yapmanız gerekiyor.


Gabaron vahasında kafilelere ait 4*4 araçlar.

        Gabaron vahası çölde eğim nedeniyle kuytuda kalmış ve dolayısıyla çölün içine hapsettiği suların yeryüzünde ortaya çıktığı, suyunun aşırı tuzlu ve minarelce çok zengin olduğu, dolayısıyla suyun varlığıyla ortaya çıkmış bitki örtüsüyle insanın hayal ettiğinde aklına ilk gelecek türden  tipik bir vaha.

            Vahaya geldiğinizde güzelliğini bir kenara koyarsanız bir vahaya seyahat etmenin başından sonuna kadar bir bütün olduğunu, aynı yaşam gibi, amaca giderken başınıza gelenlerinde, amaç kadar hayata anlam kattığını ve tüm bu oluşların nihayetinde kendinizde biriktiğini ve sizi siz yaptığını anlayabilirsiniz.


Vahada bulunan kafe nin duvarı
            Eğer isterseniz Gabaron vahasının çok tuzlu ama içerisindeki yoğun minarelli ve yerel insanların söylediği kadarıyla çok faydalı olan suyuna girebilir bölgedeki ufak çaplı tesislerde çay ve içecek içebilir çöle özgü kayalardan yapılan küçük heykelciklerden satın alabilir, kum üzerinde kayak yapabilir, eğer çölün içinde bir gece geçirmek istersenizde bölgede bulunan barakaları kiralayabilirsiniz. Fakat burada kalmayı düşünüyorsanız, akrep, yılan ve bir çok böcek çeşidiyle birlikte uyuyabileceğinizide hesaba katmanız gerekmekte. Eğer buraya kadar gelmişseniz,burada bir gece geçirmek, geceleri başka hiçbiryerde göremeyeceğiniz kadar net bir gökyüzü, kusursuz temizlikte bir hava, derin bir sessizlikle  size çok şey katacak gibi gözükmekte.


     Gabaronda eğer isterseniz kayak kiralayıp kum kayağı yapabilirsiniz.

       Gabaron vahasının sakinleride çölün bu kısmında yaşamayı öğrenmiş Cezayir, Güney Libya ve Ghat kökenli toureg olarak bilinen insanlar. Yılan gibi derileri, keskin bakışlarıyla bu insanlar, her nekadar bir şeyler satmak, para kazanmak gibi masum nedenlerle buralarda bulunsalarda, her halleriyle çöl insanları olduklarını, gerekirse biz normal insanlardan çok daha rahatlıkla çöllerde yollarını bulabileceklerini, hayatlarını kurtarabileceklerini hissettiriyorlar. Bölgedeki toureglerinde biz Türkleri biliyor olması ve inanılması zor olsada evlerine gittiklerinde türk dizilerini izlediklerini söylemiş olmaları dünyanın apayrı bir köşesinde, apayrı bir dünyada bile, devrin iletişim kaynaklarının ne kadar yaygınlaştığını, dünyanın bu sayede ne kadar küçüldüğünü bize gösteriyor. Onlarla muhabbetimiz ve biraz alışverişin ardından geri dönmeye karar verdik.


    Touareg 


     Gabaron insanları( Touaregler) bakışlarıyla ve görünümleriyle çöle aidiyetlerini göstermekte.


      Kafede bize servis yapan garsonun yaşadığı hayat, bakışlarında gizli.

            Artık öğleden sonra olmasının ve bir çok gezi aracının bölgeye gelmesiyle, çöl yolları birazdaha belirginleşmiş ve dönüşümüz daha rahat olmuştu. Fakat dönüş yolumuzda birazdaha dikkatli ve temkinli hareket etmemize rağmen birkaç kez daha kaybolarak, tamamen değişmiş bir yol güzergahından çöle girdiğimiz yerin yaklaşık 20 km güneyinden Sahara nın kıyısına geri döndük. Gerçektende çölde eğer Gps gibi yardımcı elemanlarınız yoksa, yön kavramınızı tamamen kaybediyorsunuz, güneye gittiğinizi zannederek kuzeye, batıya gittiğinizi zannederek doğuya gidebilirsiniz.


    Dönüş yolunda çölün güvenli bölgelerinde çöl safarisi yapan gezginler görüyoruz.


    Dönüş yolunda nadiren kafilelere rastlıyoruz ve selamlaşıyoruz.


      Çölde geçirilen bir günün ardından düşündüğümüzde, asıl amacımızın vahaya gitmek olmasına rağmen anlattıklarımızın neredeyse hepsinin yolculuğumuza dair olması, bizleri hayat konusunda tekrar düşündürmekte ve varacağımız son noktada, hayat yolunda muvaffakiyet kadar önemli olan bir etmeni  yani istediğimiz noktaya ilerlerken yürüdüğümüz yolun, bazen ulaşabileceğimiz son noktadan daha önemli olabileceğini göstermekte.

       Genelde yaşamdan farklı olarak, bir çöldeyseniz kendi yolunuzu kendiniz çizersiniz ve bu yol sizin yolunuz olur. Herkesin yaşamında kendisine dayatılan duvarları aşarak, hayatın içinde kendi çölünü yaratması dileğimle.. 

Yorucu günümüzün ardından kaldığımız evin penceresinden akşam üstü çıkan kum fırtınası ve batan güneş


ONUR TÜLÜ 2012


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder